Öne Çıkan Yayın

Bir "at izi it izi" hikayesi

Reina saldırısının katilinin aranma süreci, Susurluk kazası sonrası dönemin popüler isimlerinden Yeşil lakaplı Mahmut Yıldırım ile i...

10 Mayıs 2012 Perşembe

İki dk dürüst olayım dedim

Laf dolandırmayacağım, doğrudan söyleyeceğim:



- Evrim teorisine inanıyorum.


- Tanrıya inanıp inanmamak konusunda kararsızım. İyi adam, ama çok adaletsiz, benim adaletsiz adamla işim olmaz.



- Tanrıdan çok korkup da, aşırı mutaasıp takılanların gerçekten de inanç ve sevgiden değil, ölümün yarattığı göt korkusundan dolayı korktuğunu düşünüyorum. 


- Karısını kara çarşafların falan içine sokarken, kendi yaz günü haşemayla denize girenlerin de tam bir dallama olduğunu düşünüyorum. Dikkat edin, bu tiplerin hemen hemen hepsi, plajda ya da sokakta açık kadınlara çok daha fazla bakıyorlar, dipleri düşüyor. Ama aşırı manyaklık derecesinde kıskanç oldukları için, "aman kimse karımı elimden almasın, aman kimse benim el alemin karısı kızı ile ilgili fantezilerimi benim karım kızım için düşünmesin" egoistliği ve takıntılılığından, kadıncağızları o çarşafların altına sokuyor, sonra da Kuran'da böyle yazıyor diyorlar. Nerde yazıyor hani dediğinde de gösteremiyorlar. Gösterdiğini var sayanlar da ilgili bölümü münasip yerlerinden anlayanlar...   


öte yandan;

- Akıllı kadınları sevmiyorum. Onları tavlamak, sonrasında da ilişkiyi sürdürmek için bi ton laf salatası falan yapıp, cool takılmak falan gerekiyor. Bu da beni yoruyor. Gerek yok yani. Sen ne kadar insansan ben de o kadar insanım. Herkesin saçmalamaya, mantıksız davranmaya, rahat takılmaya, sinirlenmeye, kıskanmaya, mantıksız yere keyifsiz olmaya, o gün susup konuşmamaya ya da gereğinden fazla konuşmaya hakkı vardır. Erkeğiniz diye illa tornadan çıkmış gibi mi olmamız gerekiyor yani? 




- Ben aptal kızlarla uğraşmayı daha çok seviyorum. Onları tavlamak daha kolay ama bu sefer de onların da muhabbeti çekilmiyor abi. İki gün sonra sıkılıyor insan. İşin yok git uğraş yine akıllı hatunlarla (neyse burası biraz karışık)




- Milletin deyimiyle, "koca adam oldum, hala anamın dizinin dibinde yaşıyorum". Evet, ailemle yaşamaktan ben de sıkıldım. Ama şimdi işten yorgun argın çık, eve git, yemek yap, bulaşık, çamaşır yıka, evi temizle falan uzun iş. anam sağ olsun bu işlerde yardımcı oluyor. Askere gidene kadar küççücük burjuvalığa devam. Sonrasında düşünürüz bir şeyler.


- He, bi de askerlik meselesi vardı di mi ya! (Ona şimdi hiç girmeyeceğim!)



- Son 3 yıldır hayatımın en istikrarlı dönemini yaşıyorum. Misal, hala aynı işte çalışıyorum. aslında hep aynı işi yapmaktan ciddi ciddi sıkıldım. Ama bazen de fena keyif alıyorum. Ne bileyim yani, millet farklı şehirler ülkeler göreyim diye kendini yırtarken, ben Kadıköy'den Taksim'e gitmek gibi, İstanbul'dan misal Urfa'ya, Adana'ya, Trabzon'a, Ankara'ya gidiyorum. Hele Ankara'ya gidişlerimi toplasam, bir yılda alt kattaki amcamları ziyarete gitmişliğimden çoktur. Bi de bir patronum var: Döverek seven cinsten ki, bu meseleye de hiç girmeyeceğim (Bu aralar küsüm kendisiyle!) 



Son tahlilde, durum bu!



Şimdilik bu kadar dürüstlük yeter!

1 yorum: