Öne Çıkan Yayın

Bir "at izi it izi" hikayesi

Reina saldırısının katilinin aranma süreci, Susurluk kazası sonrası dönemin popüler isimlerinden Yeşil lakaplı Mahmut Yıldırım ile i...

3 Temmuz 2012 Salı

Şehirler ışıl ışıl!

Karanlık değil artık geceler.
Geceler, gökyüzüne sarılmış bir yorgan,
ki, o yorganın altında sevişiyor insanlar
ışıklı, duvar duvar yüksek binaların içinde!
Binalar, mazoşist bir mahpusluk,
arzulu bir kaçış,
korunaklı yuvalar!
Duvarlar;
sağımızda, solumuzda,
altımızda, üstümüzde...
Demir parmaklıklar yok evimizde,
evler en büyük mahpusluk.
Ve sokaklar hiç de karanlık değil geceleri.
Şehirler ışıl ışıl,
manzara manzara,
hayat hep akıp gidiyor ya,
gecelerin adı "karanlık" sadece.
Oysa "hayvandı" hani insan?
İnsan hani özgürdü?
Hani "doğa" insanın doğal yuvasıydı?
Doğru ya,
ruh bile bedene maphus.
Şehirleri yorgan gibi sarıyor geceler,
"modern" şehirlerde korkmuyor insanlar.
Şehirler ışıl ışıl,
cıvıl cıvıl işlek caddeler.
Şehirli çocuklar pek de bir "mutlular",
korkmuyorlar geceleri,
çünkü gökyüzünü bile aydınlatıyor şehrin ışıkları.
Şimdi "sokak insanı" olmayı tercih edenler var ya hani,
kıskanıyorum onları.
Kıskanıyorum,
cesur değilim onlar kadar!
Korkuyorum gecelerden!..
Oysa bir tuş kadar yakınım "aydınlığa" (güya).
Aydınlık...
Sanayi sağ olsun!
Ve Nikola Tesla,
ve Edison,
ve hatta Einstein falan...
Sokaklar çok güvenli artık,
"koruyor" yasal silahlılar.
Beynimizi deşmemiş kurşunun varlığından korkuyoruz,
"ya gelir de beni de bulursa?.."
Bu göt korkusuyla "güvendeyiz" işte.
Ve bu göt korkusu sayesinde
ışıl ışıl sokaklar,
pek bi "özgürüz" evlerimizde!
Sokaklar, evler, şehirlerimiz, yaşadığımız bu dünya
ışıl ışıl
ışık ışık
güneş güneş
ay ay
vah vah!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder