Onların
defterine keman, darbuka yazılmış...
kalem
çalgıları, defter şarkıları, hayat raksları olmuş.
küçük
ve hor görülmeye biat etmişler
ama
"vur patlasın, çal oynasın"dan da taviz vermemişler.
Hani
bizler "akıllı" insanlarız ya,
Hani
biz, üstün ırkız
üst
kimliğiz ya
bok
çuvalına gömmüşüz başımızı,
çingenenin
"neden eğleniyoruz biz" deyişini duymuyoruz.
Çingene
onlar, biz temiz insanlarız ya,
burnumuzdan
kıl aldırmıyoruz.
Aykut,
doğmadan önce bilmiyordu
teninin
kömür kadar kara
bahtının
ise hepten kara olacağını.
Roman
bir ailenin esmer delikanlısı olmak zordu bu memlekette
ama
bir ümit vardı
"adam"
olunacaktı.
Kimbilir
anası nelerden bıkmıştı da kaçmıştı
Kimbilir
anası nelere "kanmıştı" da kaçmıştı
baba
zaten İstanbul orospusuna gönül bağlamış belli ki...
Kara
elmasın tozuna alın terini bahşetmiş
ve
600 TL'ye mahkumiyetle ödüllendirilmiş bir dedenin yanında
yaşamanın zorluğunu bildiği için Aykut,
utanmamış
okul çıkışı boya kutusunu omuzlamaktan.
velhasıl
kelam, boya kutusu omuzlayamamış okulun yükünü,
bırak
demiş üniformayı...
Aykut,
o gün Atasının anısına saygıyı eksik etmeyecek kadar
eğitimli
olduğunu göstermek için kalkmamış ayağa.
Zira,
aldığı eğitim sadece, "siren çalar, saygı duruşuna
geçilir"i öğrenmeye yetmiş...
Sorgulama
lüksünü hayat Aykut'a lutfetmemiş.
Atası,
70 milyona bir vatan emanet etmiş,
Aykut
69 milyon 999 bin 999 kişinin içinden sıyrılıp,
"payıma
boya kutusu mu düştü" demeyip kalkmış ayağa...
Aferin!
akıllı çocukmuş ki, biraz sonra ayakkabısını boyayacağı
amcanın gözüne girmiş,
1.5
liraya anlaşmışlar ama 2 lira ile ödüllendirilmiş.
Aykut,
bir meslek sahibi olmanın peşinde, meslek okuluna gidip gelirken,
kader
denen zırva dur demiş; bu ülkede "normal" insanlar
sıfırdan başlar hayata.
sen
çingenesin, sar bantı geriye, hadi şimdi eksilerden başla...
Aykut,
dedesinin 600 TL maaşı ile yaşanmayacağı,
600
TL'ye ayakkabı alanlardan çok daha iyi bildiği için,
Günde
15 TL'ye razı gelmiş,
kalemi
kağıdı boyacı sandığının gizli gözlerine saklamış.
O
gün, Atasına saygısından ayağa kalktığında
saat
9'u 5 geçiyordu.
Ta
ki, bir gazeteci "bomba haber yakaladım ulan" diyip
deklanşöre basana kadar.
Şimdi
Aykut, Atasının mirasına karşı olan görevini yerine getirdi
işte.
Yurduna
bir dram lutfetti.
Zonguldak'ta
kendi halinde bir boyacı iken;
İstanbul
Nişantaşı'nda, elinde Atasının posteri ile saygı duruşunda
duran,
uzaylı
gözlüklü, şık giyimli ve fena halde Atatürkçü amcalara,
teyzelere
ağzını
bile açmadan, sırf bir karedeki görüntüsü ile şöyle dedi:
"Siktirin
gidin ulan, sizin olsun ülkeniz"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder